| 
					  
					I. YAŞLILIKTA VÜCUDUN YAPI VE İŞLEVLERİNDE OLUŞAN 
					DEĞİŞİKLİKLER 
					Normal yaşlanma sürecinde zamana bağlı olarak vücut 
					yapısında, organlarda ve organların fonksiyonlarında bir 
					takım değişiklikler ortaya çıkar. Bunun yanı sıra bir kısmı 
					vücut yapı ve fonksiyonlarındaki değişiklikler sonucu 
					gelişen, bir kısmı da çevresel faktörlerden kaynaklanan 
					yaşam tarzı değişiklikleri de söz konusudur. Örneğin, 
					eşlerden birinin ölümü sonucu yalnız kalma, sosyal 
					ilişkilerin azalması, ekonomik yetersizlikler gibi. Bu 
					değişiklikler beslenme durumunu olumsuz yönde etkileyerek 
					yetersiz beslenmeye neden olabilir. 
					 
					I.A. FİZİKSEL DEĞİŞİKLİKLER 
					 
					Yaşlılıkta Vücutta Oluşan Fiziksel Değişiklikler şunlardır: 
					 
					Vücut Ağırlığı: Genellikle 60 yaştan sonra ağırlık kazanım 
					hızı yavaşlar. Özellikle de 80 yaştan sonra ağırlıktaki 
					azalma daha belirginleşir. 
					 
					Vücut Kompozisyonu: Vücut kompozisyonunda yaşla birlikte 
					bazı değişiklikler gözlenir. Yağsız doku miktarında azalma 
					ve yağ miktarında bir artış olur. 80 yaş ve sonrasında 
					yağsız dokudaki azalma hızlanır. Kadınlarda yağsız doku 
					miktarı erkeklerden daha azdır. Yağsız doku küt lesindeki 
					azalma, kas miktarında ve kuvvetinde de azalmaya neden 
					olarak yürüyüş ve dengeyi etkiler, düşme ve kırık riskini 
					artırır. 
					 
					İskelet Sistemi: Yaşlılıkta kemiklerdeki kalsiyumda 
					azalmalar olur. Kadınlar, yaşlılık döneminde, yarısı 
					menopozdan sonraki ilk 5 yılda olmak üzere toplam iskelet 
					kalsiyumunun % 40’ını kaybederler. Bu kayıp yavaşlayarak 
					sürer. Ayrıca, eklem esnekliğinde azalma ve eklem 
					hareketlerinde kısıtlılık nedeni ile hareketlilik azalır. Bu 
					etki, hem besinlere ulaşmada zorluk nedeni ile yetersiz 
					beslenme hem de fiziksel aktivite kısıtlığı nedeni ile 
					şişmanlık riski yaratabilir. 
					 
					Su Metabolizması: Vücuttaki su yüzdesi azalarak % 60’dan % 
					50’ye düşer. Susama hissinin azalmasına bağlı olarak su 
					alımı azalır. Buna karşılık vücuttan su kaybı fazladır. Su 
					kaybı, su ve diğer sıvı besinlerin fazla tüketilmesi ile 
					telafi edilmezse ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabilir. 
					 
					I.B. ORGAN FONKSİYONLARINDAKİ DEĞİŞİKLİKLER 
					 
					Yaşlılık döneminde vücuttaki organların fonksiyonlarında da 
					değişiklikler olmaktadır. Beslenme durumunu da etkileyerek 
					yetersiz beslenmeye neden olabilecek bu değişiklikler 
					şunlardır: 
					 
					1.Tat ve koku duyusunda azalma: Tüm duyularla birlikte tat 
					duyusunda da bir azalma söz konusudur. 65 yaş üzerindeki 
					bireylerin yaklaşık % 25’i dil ve ağız boşluğundaki tat 
					hücrelerinin fonksiyon ve sayısındaki azalmaya bağlı olarak 
					4 temel tattan (acı, tatlı, tuzlu, ekşi) bir ya da daha 
					fazlasını tanımlayamamaktadır. Tat ve koku duyusundaki 
					azalma, yenilen besinlerden hoşlanmamaya ve iştah azalmasına 
					neden olarak beslenme durumu için risk yaratabilir. 
					 
					2.Tükürük salgısında azalma: Tükürük salgısının azalması 
					sonucu ortaya çıkan kuru ağız yakınması besin alımını 
					etkiler, yiyeceklerin yutumunu güçleştirir. Kuru ağız 
					yaşlılığın bir sonucu olmakla birlikte ilaçların etkisi ile 
					de gelişebilir. 
					 
					3. Ağız ve diş problemleri: Diş sayısında azalma ve takma 
					diş kullanımı bazı besinlerin parçalanmasını ve çiğnenmesini 
					zorlaştırır. Çiğnemenin güçleşmesi tüketilen besin çeşidinde 
					azalmaya neden olarak farklı besin öğelerinin alımını 
					engelleyebilir. 
					 
					4. Yutmada güçlük: Yemek borusunun kasılma yeteneğinin yaşla 
					birlikte azalması sonucu ağızda çiğnenen besinlerin 
					yutulması güçleşir. Bu güçlük, yemek yeme isteğini ve 
					sıklığını azaltabilir. 
					 
					5. Mide fonksiyonlarında azalma: Yaşla birlikte midedeki 
					yiyeceklerin boşalma hızının azalması uzun süreli tokluk 
					hissi yaratır. Uzun süreli tokluk hissi, daha az besin 
					tüketilmesine neden olarak yetersiz beslenme riski 
					yaratabilir. 
					 
					Tüketilen besinlerin emilimini sağlayan enzimlerin 
					aktivitesinde ve miktarındaki azalma sonucu kalsiyum, demir, 
					B12 vitamini ve folik asit gibi bazı besin öğelerinin 
					emilimi azalır. Bu durum kansızlık ve sinir sistemi 
					hastalıkları riskini artırabilir. 
					 
					6.Karaciğer ve safra fonksiyonlarında azalma: Safra 
					enzimlerinin azalması sonucu özellikle yağda eriyen 
					vitaminlerin vücuttaki etkinliğinde düşme olur. Karaciğerden 
					kan akım hızı azalır. 
					 
					7.Barsak fonksiyonlarında azalma: İnce bağırsaktaki 
					değişiklikler sonucunda besin öğelerinin vücutta kullanımı 
					azalır. 
					 
					8.Bağışıklık sistemi fonksiyonlarında azalma: Bağışıklık 
					hücrelerinin çoğalması yavaşlar, enfeksiyonlara karşı vücut 
					direnci düşer. Yaşlılıkta bağışıklık sistemindeki 
					yetersizlikler sonucunda üst solunum yolları enfeksiyonları 
					ve diğer enfeksiyon hastalıkları ile kanserlerin görülme 
					sıklıkları ve neden oldukları ölümler artar. 
					 
					9.Sinir sistemi fonksiyonlarında azalma: Sinir 
					hücrelerindeki kayıp sonucu bilgi depolama, anımsama gibi 
					yeteneklerde azalma olur. Bunama ve depresyon en yaygın 
					görülen belirtilerdir. Bu değişiklikler besin alımını 
					engeller. 
					 
					10.Enerji metabolizması: Bazal metabolizma hızı yavaşlar. 
					Toplam enerji harcaması ve buna bağlı olarak da kalori 
					gereksinmesi azalır. 
					 
					 
					 
					I.C. YAŞAM BİÇİMİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLER 
					 
					Yaşlılıkta, yaşam biçiminde oluşan duygusal, fiziksel ve 
					biyolojik değişiklikler şunlardır: 
					 
					1. Yalnız yaşama 
					 
					2. Eşini kaybetme 
					 
					3. Aileden ya da arkadaşlardan ayrılma 
					 
					4. İşten ya da evden ayrılma 
					 
					5. Fiziksel engel, hareket güçlüğü 
					 
					6. Yardımcı kişi ve kurumların olmaması 
					 
					7. Gelir yetersizliği 
					 
					8. Bağımlılık 
					 
					9. Sosyal izolasyon 
					 
					10. Ruhsal problemler (Depresyon veya bunama) 
					 
					11. İlaç Kullanımı 
					 
					Yukarıda sıralanan nedenler, besinlerin satın alınması, 
					hazırlanması, pişirilmesi ve tüketilmesi aşamalarını 
					fiziksel (hareket güçlüğü) ya da psikolojik (iştah azalması, 
					yemeği reddetme) olarak etkileyerek yetersiz beslenme riski 
					doğurabilir. 
					 
					II. YAŞLILIKTA BESLENMENİN ÖNEMİ 
					 
					Yaşlılığa bağlı hastalıkların önlenmesinde, 
					geciktirilmesinde ve tedavi edilmesinde beslenme etkin bir 
					rol oynamaktadır. Yeterli ve dengeli beslenme, fonksiyonel 
					durumun sürdürülmesi ve sakatlıklardan korunmada önemlidir. 
					 
					Yaşlılıkta enerji ihtiyacı, hastalıklar, sakatlanma ve 
					kırıklara bağlı olarak artabilir. Enerji ihtiyacının arttığı 
					bu gibi durumlarda yetersiz beslenilmesi kronik beslenme 
					yetersizliği denilen duruma neden olmaktadır. Yetersiz 
					beslenme, kronik hastalıkların görülme sıklığını ve bu 
					hastalıklara bağlı ölümleri artırır. Yaşlılık döneminde 
					beslenme durumu, yaşlanma süreci boyunca vücutta meydana 
					gelen değişikliklerden, kronik hastalıklardan, kullanılan 
					ilaçlardan, fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik 
					durumdan etkilenir. 
					 
					Normal koşullarda, yaşlanma sürecinin doğal bir sonucu 
					olarak ortaya çıkan bu değişikliklere beslenmenin 
					gereksinimlere uygun planlanması, düzenli fiziksel aktivite 
					yapılması, sigara içilmemesi gibi koruyucu önlemlerle uyum 
					sağlanabilir. 
					 
					Ancak yaşla birlikte görülme sıklığı artan yüksek tansiyon, 
					kalp-damar hastalıkları, böbrek hastalığı, şeker hastalığı 
					gibi kronik hastalıkların varlığında bu hastalıklara özel 
					diyetlerin uygulanması gerekmektedir.  
					 
					III. BESİN ÖGELERİ, YAŞLILIKTAKİ ÖNEMİ, ALINMASI GEREKEN 
					MİKTARLAR 
					 
					Besin öğesi, besinlerin bileşiminde bulunan kimyasal 
					maddelerdir. Besinler yendikten sonra sindirim organlarında 
					besin öğelerine parçalanır ve vücutta öyle kullanılırlar. 
					İnsanın büyüme, gelişme sağlıklı olarak yaşamını 
					sürdürebilmesi için 40’dan fazla türde besin öğesine 
					ihtiyacı vardır. 
					 
					İnsanların ihtiyacı olan bu besin öğeleri şunlardır: 
					 
					1. Proteinler 
					 
					2. Yağlar 
					 
					3. Karbonhidratlar 
					 
					4. Vitaminler ve Mineraller 
					 
					5. Su 
					 
					1. PROTEİNLER: 
					 
					a. Yaşlılıktaki Önemi: 
					 
					• Vücut organlarının yapıtaşıdır. 
					 
					• Hücre yenilenmesi, 
					 
					• Vücudun dış etkilere karşı korunması, 
					 
					• Bağışıklık sisteminin güçlenerek hastalıklara karşı direnç 
					gelişmesi, 
					 
					• Düşme, incinme ve kırıklarda hızlı iyileşmenin sağlanması, 
					 
					• Kas dokusunun korunması ve güçlenmesi için, protein 
					gereklidir. 
					 
					Protein vücuda enerji de sağlar. Bir gram protein 4 kalori 
					verir. Karbonhidrat ve yağın az alınması durumunda protein 
					enerji için kullanılır. Bu istenmeyen bir durumdur. Çünkü 
					protein enerji olarak kullanıldığında vücuttaki asıl 
					görevlerini yerine getiremez. 
					 
					b. Protein Kaynakları: 
					 
					Protein bütün hayvansal ve bitkisel besinlerde bulunur. 
					Ancak besinler içerdikleri protein miktarı ve kalitesi 
					(vücutta kullanılma durumu) bakımından farklıdır. Et, et 
					ürünleri, yumurta, sakatatlar, balık, süt ve ürünleri gibi 
					hayvansal besinlerden sağlanan protein üstün kaliteli, 
					bitkisel besinlerden sağlanan düşük kalitelidir. 
					 
					Taze sebze ve meyvelerin büyük bir kısmı su olduğu için 
					protein miktarı azdır. Genellikle taze sebzeler %1-2, taze 
					meyveler % 0.5-1 protein içerirler. 
					 
					c. Yaşlılık döneminde protein ihtiyacı: 
					 
					Enfeksiyon, ameliyat, yaralanma ve kırık gibi sağlık 
					problemleri protein ihtiyacını artırır. Ayrıca yaşla 
					birlikte azalan bağışıklık sistemi fonksiyonları da göz 
					önüne alındığında, beden ağırlığının kilosu başına 1 gram 
					protein günlük gereksinimi karşılayabilir. Buna göre 70 kg. 
					ağırlığındaki bir bireyin günlük protein gereksinmesi: 70 X 
					1 = 70 gramdır. 
					 
					Kronik böbrek hastalığı gibi protein alımının kısıtlanması 
					gereken durumlarda günlük alınması gereken miktar 
					hastalığın durumuna göre uzmanlarca belirlenmelidir. 
					 
					2. KARBONHİDRATLAR: 
					 
					a. Yaşlılıktaki önemi: 
					 
					• Vücudun enerji ihtiyacının büyük bir kısmını sağlar (1 
					gram karbonhidrat 4 kalori verir) 
					 
					• Kalın barsakların çalışmasını artırarak kabızlığı önler 
					 
					• Beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesini sağlar. 
					 
					İhtiyaçtan az alındığında ya da şeker hastalığında olduğu 
					gibi vücutta kullanılamadığında, enerji kaynağı olarak 
					proteinler ve yağlar kullanılır. Bu durumda kanı asit yapan 
					maddelerin miktarı artar ve vücudun çalışma düzeni bozulur. 
					 
					b. Karbonhidrat kaynakları: 
					 
					Çoğunlukla bitkisel besinlerde bulunurlar. Bitkiler 
					çeşitlerine göre farklı miktarlarda karbonhidrat içerirler. 
					Tahılların % 60-90’ı karbonhidratlardan oluşmuştur. 
					Meyvelerde % 10-20, patateste ve şeker pancarında % 18-20, 
					diğer sebzelerde % 10 civarındadır. 
					 
					c. Yaşlılık döneminde karbonhidrat ihtiyacı: 
					 
					Günlük alınan enerjinin yaklaşık % 60’ı karbonhidratlardan 
					karşılanmalıdır. Karbonhidratlar yetersiz alındığında 
					proteinler enerji kaynağı olarak kullanılacağı için günlük 
					karbonhidrat ihtiyacının eksiksiz olarak karşılanması 
					önemlidir. Ancak gereksinimden fazla alınan 
					karbonhidratlar yağa çevrilerek şişmanlığa neden olurlar. 
					Karbonhidratların en çok bulunduğu tahıllar ve mamulleri, 
					kurubaklagiller, sebze ve meyveler karbonhidrat yanında 
					protein, vitamin, mineral gibi diğer besin öğelerini de 
					sağlarlar. Halbuki şeker ve nişasta sadece karbonhidrattır 
					ve fazla tüketildiklerinde kan şekerinin hızlı yükselmesine 
					neden olarak şeker hastalığına zemin hazırlar, daha kolay 
					yağa çevrilerek şişmanlığa yol açarlar. Bu nedenle, şekerli 
					ve nişastalı besinler aşırı miktarlarda tüketilmemeli, 
					karbonhidrat kaynağı olarak tahıllar, kepeği ayrılmamış 
					tahıl unları, sebze ve meyvelerin tüketimine ağırlık 
					verilmelidir. 
					 
					3. YAĞLAR 
					 
					a. Yaşlılıktaki önemi: 
					 
					• Vücudun enerji kaynağıdır. (1 gram yağ 9 kalori verir) 
					 
					• Yağda eriyen A, D, E ve K vitaminlerinin vücuda alınması 
					ve kullanılmasını sağlar. 
					 
					• Vücudun çalışmasını sağlayan bazı hormonların yapımında 
					gereklidir. 
					 
					• İhtiyaçtan fazla alındığında depolanarak yetersizlik 
					durumunda vücuda enerji sağlar. 
					 
					• Vücutta yapılamayan elzem yağ asitleri omega 3 ve omega 6 
					kalp hastalığı riskini azaltır, bağışıklık sistemini 
					güçlendirir, depresyondan korur. 
					 
					b. Yağ kaynakları: 
					 
					Bütün bitkisel ve hayvansal besinlerde az veya çok yağ 
					bulunur. En çok yağ bulunan bitkisel yiyecekler; zeytin, 
					ayçiçeği, fındık, fıstık, ceviz, soya fasulyesi, mısır,susam 
					ve pamuk çekirdeğidir. Diğer tahıl taneleri, sebze ve 
					meyvelerde az yağ bulunur. Hayvan vücudunda yağlar, yağ 
					dokuları halinde bulunduğu gibi etin bileşiminde de vardır. 
					Bu yağ gözle görülmez. Sütte ve yumurta sarısında da yağ 
					vardır. 
					 
					c. Yaşlılık döneminde yağ ihtiyacı: 
					 
					Günlük alınan enerjinin % 25’i yağlardan sağlanmalıdır. 
					Balıkta bulunan omega 3 yağı hariç hayvansal besinlerde 
					bulunan yağlar insan vücudunda üretilebilirken, bitkisel 
					besinlerde bulunan yağlar üretilemez ve vücuttaki 
					fonksiyonları nedeniyle de mutlaka besinlerle yeterli 
					miktarlarda alınmaları gerekir. Hastalık nedeni ile herhangi 
					bir kısıtlama yoksa, günlük yağ olarak tüketilmesi gereken 
					miktar yaklaşık 35-40 gramdır. Bu miktarın yarısının 
					bitkisel sıvı yağlardan, yarısının da zeytinyağından temin 
					edilmesi uygundur. 
					 
					Çok fazla yağ tüketimi, şişmanlık, kanser ve kalp-damar 
					hastalıklarına neden olabileceği için aşırı tüketimden 
					kaçınılmalıdır. Etle hazırlanan yemeklere yağ ilave 
					edilmemesi, tavuk, hindi gibi etlerin derilerinin yenmemesi 
					ile diyetle alınan yağ miktarı azaltılabilir. 
					 
					Yaşlılık döneminde sık görülen yüksek tansiyon, yüksek 
					kolesterol, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için 
					diyetle alınan margarin, tereyağı, kuyruk yağı gibi katı 
					yağların tüketilmemesi gerekmektedir. Özellikle margarinler, 
					sağlığa zararları nedeni ile kullanılmamalıdır. 
					 
					Hayvansal besinlerin tümünde ve bazı bitkisel besinlerin 
					doğal bileşiminde de yağ olduğu için yemeklerde bitkisel 
					sıvı yağların, özellikle de zeytinyağının tüketilmesi daha 
					sağlıklıdır. 
					 
					Balık ve deniz ürünlerinde fazla miktarda bulunan omega 3 
					yağları, yaşlılık döneminde, kan yağlarını ve damarlarda 
					plak birikimini azaltarak kalp ve damar sağlığını korurlar. 
					Ayrıca, eklemlerdeki iltihaplanmaları engeller ve özellikle 
					karın bölgesinde oluşan yağ birikimini önleyerek 
					şişmanlıktan korurlar. 
					 
					4. VİTAMİNLER VE MİNERALLER 
					 
					a. Yaşlılıktaki önemi: 
					 
					Vitamin sözcüğü “yaşam için elzem öğe” anlamındadır. 
					Vitaminler ve mineraller vücuttaki pek çok organın yapısında 
					bulunurlar ve vücut fonksiyonlarının sürdürülmesi için 
					gereklidirler. Bir çoğu insan vücudunda yapılamadığı için 
					besinlerle almak zorunludur. Yetersiz vitamin ve mineral 
					alımı sonucunda metabolizmadaki bozukluklara bağlı olarak 
					çeşitli organların fonksiyonlarında yetersizlikler ortaya 
					çıkar. Yaşlılık döneminde enerji ihtiyacı azaldığı için 
					enerji metabolizmasında görevli vitamin ve minerallerin 
					alımı da azalır. Bu nedenle gerekli miktarlar besinlerle 
					alınmalıdır. 
					 
					Vitamin ve minerallerin yaşlılık dönemindeki etkileri: 
					 
					• Bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı 
					direnç oluşturma 
					 
					• Kemik ve diş sağlığının korunması ve kemik erimesinin 
					(osteoporoz) engellenmesi 
					 
					• Göz sağlığının korunması 
					 
					• Deri sağlığının korunması 
					 
					• Kan yapımı 
					 
					• Yüksek tansiyonun önlenmesi 
					 
					• Şeker hastalığından korunma 
					 
					• Kalp-damar hastalıkları için risk oluşturan kan 
					kolesterolünü düşürme 
					 
					• Kalp-damar hastalıklarından korunma 
					 
					• Beyin fonksiyonlarını güçlendirme, unutkanlık, bunama, 
					depresyon gibi sorunları önleme 
					 
					• Kasların güçlenmesi 
					 
					b. Vitamin ve minerallerin kaynakları: 
					 
					Vitamin ve mineraller sebze ve meyvelerde, tahıllarda, 
					kurubaklagillerde, et ve balıkta, süt ve ürünlerinde 
					bulunur. B12 vitamini sadece et ve ürünleri, süt, yumurta 
					gibi hayvansal besinlerde bulunurken, diğer B grubu 
					vitaminleri (B1, B2, B6 vitaminleri) hem bitkisel besinlerde 
					hem de hayvansal besinlerde bulunur. D vitamininin en iyi 
					kaynağı güneş ışığıdır. Güneşle teması az olan bireylerde D 
					vitamini yetersizliği sonucu oluşan kemik erimesi 
					(osteoporoz) daha yaygın görülür. Yaşlılıkta yetersizliği 
					risk yaratan vitamin, mineral ve bazı besin öğeleri, 
					fonksiyonları ve kaynakları Tablo 1’de verilmiştir. 
					 
					c. Yaşlılık döneminde vitamin ve mineral ihtiyacı: 
					 
					Yaşlılık döneminde enerji gereksinmesinin azalması, vücut 
					direncinin azalması, hareket kısıtlılığı, kronik 
					hastalıkların görülme sıklığının artması gibi nedenlerle 
					vitamin ve minerallere olan ihtiyaç artar. 
					 
					Vitamin ve mineral yetersizliği akut ve kronik hastalıkların 
					seyrini etkiler, ağırlaştırarak ölümlere neden olabilir. 
					Vitamin ve minerallerin vücutta kullanımını engelleyen bir 
					sağlık sorunu ya da besin alımında bir kısıtlamanın olmadığı 
					durumlarda, D vitamini dışındaki vitamin ve mineral 
					ihtiyacı, iyi planlanmış bir diyetle besinlerden 
					sağlanabilir. 
					 
					Bazı vitamin ve minerallerin gereksinimden fazla alınması 
					zehirlenmelere neden olabileceği için vitamin ve mineral 
					destekleri (diyete ek olarak tablet, şurup vb. şekillerde 
					alınanlar), yalnızca diyetisyen ya da hekimin önerisi ile 
					alınmalı, zorunluluk olmadıkça ihtiyaç doğal kaynaklar olan 
					besinlerden sağlanmalıdır. 
					 
					Yapılan bazı çalışmalarda A vitamini (betakaroten), E 
					vitamini gibi yaşlanmayı geciktirici vitamin desteklerinin 
					kanserler ve kalp-damar hastalıklarının görülme sıklığında 
					ya da bu hastalıklardan ölümlerde herhangi bir olumlu etkisi 
					ya da yan etkisi saptanmamıştır. Bu nedenle vitamin ve 
					minerallerin (D vitamini hariç) diyetle sağlanması, 
					vücuttaki fonksiyonları açısından daha yararlıdır. 
					 
					Tablo 2’de, yaşlılık dönemi için önerilen günlük enerji ve 
					besin öğeleri tüketim miktarları ve yetişkinlik dönemine 
					göre değişme durumları verilmiştir. 
					 
					5. SU 
					 
					a. Suyun yaşlılıktaki önemi: 
					 
					Su, yaşam için zorunlu bir öğedir. İnsan, besin almadan 
					vücudundaki depoları kullanarak günlerce yaşayabilir fakat 
					susuz birkaç gün ancak yaşar. Vücuttaki yağın ve 
					karbonhidratların tümü, proteinin yarısı kaybolunca insan 
					yaşamının tehlikeye girmesine karşın vücut suyunun % 15’inin 
					kaybı yaşamın yitirilmesine neden olur. 
					 
					• Yenilen besinlerin sindirimi, emilimi, taşınması 
					 
					• Hücrelerin, dokuların, organların çalışması 
					 
					• Vücut ısısının denetimi 
					 
					• Eklemlerin kayganlığı 
					 
					• Zararlı atık maddelerin vücuttan atılması su sayesinde 
					olur 
					 
					Yetişkinlik döneminde vücudun % 60’ı su iken, yaşlılıkta bu 
					oran % 50’ye düşer. Vücut suyunun azalması risk yaratabilir. 
					Normalde vücuttan su kaybının artması ile susama duygusu 
					gelişir ve kaybedilen su geri alınır. Ancak yaşlılık 
					döneminde susama duygusunun azalması, kaybedilen suyun 
					yerine su alınmamasına neden olabilir, bu durum da ölümle 
					sonuçlanabilecek ciddi sağlık riskleri oluşturur. 
					 
					b. Yaşlılık döneminde su ihtiyacı: 
					 
					Vücuttan her gün yaklaşık 2.5 litre (15-20 su bardağı kadar) 
					su atılır. İdrar, ter, dışkı ve solunum yoluyla her gün 
					vücuttan atılan bu suyun yerine konulması gerekir. Vücudun 
					ihtiyacı olan su, besinlerle, su ve diğer içeceklerle ve 
					metabolizma sonucu oluşan su ile karşılanır. Sıcak 
					havalarda, fazla fiziksel aktivite yapıldığında, fazla 
					proteinli ve tuzlu besinler tüketildiğinde, ateşli 
					hastalıklarda, ishalde vücuttan su kaybı artar. Bu 
					durumlarda tüketilen su ve sıvı miktarının artırılması 
					gerekir. 
					 
					Yaşlılık döneminde günde en az 8-10 bardak (1500 mililitre) 
					su tüketilmelidir 
					 
					6. POSA / LİF 
					 
					Posa ya da lif, bitkisel besinlerin vücutta sindirilemeyen 
					bölümleridir. 
					 
					a. Posanın yaşlılıktaki önemi: 
					 
					• Barsak hareketlerinin artırılması ve kabızlığın önlenmesi 
					 
					• Kan şekerinin düzenlenmesi ve şeker hastalığından korunma 
					 
					• Kan kolesterolünün düşürülmesi ve buna bağlı olarak 
					kalp-damar hastalıklarının önlenmesi 
					 
					• Şişmanlığın önlenmesi 
					 
					• Barsak kanserinden korunma 
					 
					b. Posa kaynakları: 
					 
					Kuru baklagiller, tahıllar, sebzeler ve meyveler posası en 
					çok olan besinlerdir. Tahıl taneleri öğütülürken kepeğinin 
					ayrılması ile posa miktarı azalır. Bu yüzden kepekli 
					tahılların tüketimi posa ve vitaminler açısından daha 
					sağlıklıdır. 
					 
					c. Yaşlılık döneminde posa ihtiyacı: 
					 
					Günlük 25-30 gram posa tüketimi yeterlidir. Bu miktar 
					tüketilen sebze ve meyve miktarının artırılması, 
					kurubaklagil tüketimi ve kepekli tahıl ürünlerinin 
					tüketimi( yulaf, çavdar, bulgur, kepekli ekmek) ile 
					sağlanabilir. 
					 
					IV. YAŞLILIK DÖNEMİNDE ENERJİ İHTİYACI 
					 
					Vücudun çalışma hızının düşmesi ve hareketliliğin azalması 
					sonucunda, enerji ihtiyacı yetişkinlik dönemine kıyasla 
					azalır. Bu durumda tüketilen besinlerin içeriği önemlidir. 
					Çünkü yaşlılıkta, enerji ihtiyacının azalmasına karşın bazı 
					besin öğelerine olan ihtiyaç artar. Rafine şekerler ve yağ 
					alımının azaltılması, enerji ihtiyacının, tahıllar, kuru 
					baklagiller, sebze, meyve, az yağlı süt ve ürünleri ile 
					balık ve yağsız et gibi besin öğesi yoğun besinlerden 
					sağlanması gerekmektedir. 
					 
					Özel bir durumu olmayan, normal ağırlıkta, sağlıklı ve hafif 
					fiziksel aktivitesi olan yaşlılar için beden ağırlığının 
					kilosu başına 30 kalori, günlük enerji gereksinmesini 
					karşılayabilir. Buna göre 70 kg. ağırlığındaki bir bireyin 
					günlük enerji gereksinmesi: 70 X 30 = 2100 kaloridir. 
					 
					Günlük alınan enerjinin 1500 kalorinin altına düşmemesi 
					önerilmektedir. 
					 
					V. BESİN GRUPLARI 
					 
					Besinler, içerdikleri besin öğelerinin türüne ve miktarına 
					göre gruplara ayrılırlar. Bu gruplar: 
					 
					1. Et -yumurta-kurubaklagiller grubu 
					 
					2. Süt grubu 
					 
					3. Ekmek ve tahıl grubu 
					 
					4. Sebze ve meyve grubu 
					 
					 
					 
					1.Et-yumurta-kuru baklagiller grubu: 
					 
					Bu grupta et, tavuk, balık, sakatatlar, yumurta, kurufasulye, 
					nohut, mercimek gibi besinler bulunur. Ceviz, fındık, 
					fıstık gibi yağlı tohumlar da bu grupta yer alır. Yağlı 
					tohumlar diğer besinlere göre fazla yağ içerdiklerinden 
					tüketim miktarlarına dikkat edilmelidir. 
					 
					Bu grup; 
					 
					• Protein 
					 
					• Karbonhidrat 
					 
					• Vitamin 
					 
					• Mineral 
					 
					• Posa içerir. 
					 
					Yaşlılık döneminde, bu grupta yer alan kırmızı et, 
					sakatatlar ve yumurta tüketimi sınırlandırılmalı, balık ve 
					kurubaklagillerin tüketimi ise artırılmalıdır. 
					 
					2.Süt grubu: 
					 
					Süt ve yerine geçen besinler, yoğurt, peynir ve süttozu gibi 
					sütten yapılan besinlerdir. 
					 
					Bu grup; 
					 
					• Protein 
					 
					• Vitamin 
					 
					• Kalsiyum, çinko içerir. 
					 
					Bu grupta yer alan besinler yaşlılık döneminde kemik 
					sağlığının korunması için çok önemlidir (Kalsiyum ve fosfor 
					yönünden zengin besinlerdir). Ancak yağ içeriklerinin 
					yüksek olması nedeni ile yağsız veya yağı azaltılmış süt ve 
					ürünlerinin kullanılması kalp sağlığı için daha yararlıdır. 
					 
					3.Ekmek ve tahıl grubu: 
					 
					Buğday, pirinç, mısır, çavdar ve yulaf gibi tahıl taneleri 
					ve bunlardan yapılan un, bulgur, yarma, gevrek ve benzeri 
					ürünler bu grup içinde yer alır. 
					 
					Bu grup; 
					 
					• Karbonhidrat 
					 
					• Vitamin 
					 
					• Mineral 
					 
					• Posa 
					 
					• Protein( düşük miktarda) içerir. 
					 
					Ekmek ve tahıl grubunda yer alan besinler, özellikle tam 
					tahıl adı verilen, kabuk ve öz kısmı ayrılmamış tahıllar ve 
					bunlardan yapılan yiyecekler, vitamin, mineral ve diyet 
					posası yönünden zengin olmaları nedeni ile yaşlılık 
					döneminde sık tüketilmesi gereken besinlerdir. 
					 
					4.Sebze ve meyve grubu: 
					 
					Bitkilerin yenebilen kısımları sebze ve meyve grubu altında 
					toplanmaktadır. Bileşimlerinin önemli kısmı su olduğu için 
					günlük enerji, protein ve yağ gereksinmesini karşılamada 
					fazla katkıları yoktur. Ancak vitamin ve mineral yönünden 
					zengindirler. 
					 
					Bu grup; 
					 
					Özellikle yaşlandırmayı geciktiren, bağışıklık sistemini 
					güçlendiren vitamin ve mineraller, 
					 
					Kemik ve kas sağlığı için gerekli vitamin ve mineraller, 
					 
					Kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, kanser gibi kronik 
					hastalıklara karşı koruyucu bileşikler (fitokimyasallar), 
					 
					Posa içerir. 
					 
					FİTOKİMYASALLAR: 
					 
					Besinlerin vücut fonksiyonları üzerine etkileri konusunda 
					son yıllarda yapılan çalışmalarda, sebze ve meyvelerde 
					bulunan kimyasal maddelerin, özellikle yaşlılık döneminde 
					risk oluşturabilecek sağlık sorunları ve hastalıklara karşı 
					koruyucu özelliklere sahip olduğu ortaya konmuştur. Bu 
					maddelere fitokimyasallar adı verilmektedir. 
					 
					Sebze ve meyve grubu, dengesiz beslenmeye bağlı şişmanlık, 
					kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon ve bazı kanser 
					türlerinin oluşma iskini azaltır, bağışıklık sistemini 
					güçlendirerek hastalıklara karşı direnç sağlar, deri ve göz 
					sağlığı için temel öğeler içerir, diş ve diş eti sağlığını 
					korur. Yaşlılık döneminde karşılaşılan risklere karşı 
					koruyucu olan bu gruptaki besinlerin öğünlerdeki miktarı 
					diğer gruplardan daha fazla olmalıdır. 
					 
					Tablo 3’de dört temel besin grubundan günlük alınması 
					gereken miktarlar, Tablo 4’de ise fitokimyasal özelliği 
					olan besinler ve sağlık üzerindeki etkileri verilmiştir. 
					 
					Dört temel besin grubu dışında şeker ve yağlar ile bunlardan 
					yapılan yiyecekler de diyette yer almaktadır. Rafine 
					şekerler ve bu şekerlerle yapılan tatlılar, mayonez, krema, 
					tereyağı, margarin, yağlı etler, sakatatlar, salam, sosis, 
					sucuk türü besinlerin tüketimi en az düzeyde olmalıdır. 
					 
					VI. BESİN ÇEŞİTLİLİĞİ 
					 
					Besinler, içerdikleri besin öğeleri ve besin öğesi olmayan 
					kimyasallar açısından farklıdır. Vücudun gereksinimi olan 
					besin öğeleri ve diğer kimyasalların çeşit ve miktar olarak 
					yeterli düzeyde sağlanabilmesi için değişik türde besinler 
					tüketilmelidir. Öğünlerde farklı türde besinlerin 
					tüketilmesi ile dengeli bir beslenme sağlanabilir. Besin 
					çeşitliliğinin az olması bazı besin öğelerinin yetersiz 
					alınmasına neden olabilir. 
					 
					Aynı besin grubunda yer alan besinlerin besin öğesi 
					içerikleri birbirinin aynı değildir. Bu yüzden yalnızca 4 
					temel besin grubunun çeşitliliği değil, aynı grupta yer alan 
					besinlerin de çeşitliliği sağlanmalıdır. 
					 
					Beslenme, fizyolojik gereksinimlerin karşılanması yanında 
					ruhsal durumu da etkilemektedir. 
					 
					Hazırlanan besinlerin görüntüsü iştah açıcı bir faktördür. 
					Değişik renklerin yer aldığı bir sofra iştah açıcı 
					özelliğinin yanı sıra besin çeşitliliğinin de iyi bir 
					göstergesidir. 
					 
					Günlük beslenmemizde; 4 temel besin grubunun çeşitliliği 
					kadar, aynı grupta yer alan besinlerin de çeşitliliği 
					sağlanmalıdır. 
					 
					VII. VÜCUT AĞIRLIĞININ DENETİMİ 
					 
					Vücut ağırlığı sağlıkla doğrudan ilişkisi olan bir 
					göstergedir. Yaşa ve cinsiyete göre belirlenmiş ideal 
					kilodan daha azına ya da daha fazlasına sahip olmak hastalık 
					riskini artırmaktadır. Yaşlılık dönemindeki şişmanlık, şeker 
					hastalığı, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları gibi 
					kronik hastalıkların ortaya çıkışını kolaylaştırır, ayrıca 
					hareket kısıtlılığına neden olarak kazalara, düşmelere yol 
					açabilir. Zayıflık ise enerji ve proteinden yetersiz 
					beslenmenin bir göstergesidir. Bu durum hastalıklara karşı 
					direnci azaltır, kırık riskini artırır, yaşam kalitesini 
					düşürür. Vücut ağırlığının istem dışı azalması ise bir 
					sağlık sorununun işaretidir ve sağlık kontrolünü gerektiren 
					bir durumdur. 
					 
					Vücut Ağırlığının Değerlendirilmesi: 
					 
					1. Beden Kitle İndeksine Göre Değerlendirme: 
					 
					En pratik yöntemdir. Ağırlık ve boy ölçümü yapıldıktan sonra 
					aşağıda verilen formülle hesaplanır ve sonuç 
					değerlendirilir. 
					 
					Ağırlık (kg) 
					 
					Beden Kitle indeksi = ----------------- 
					 
					Boy² (metre)² 
					 
					70 kilogram ağırlığında, 1.68 metre (168 santimetre) boyunda 
					bir bireyin Beden Kitle İndeksi şöyle hesaplanır: 
					 
					70 
					 
					Beden Kitle İndeksi = ------------------ 
					 
					(1.68) X (1.68) 
					 
					70 
					 
					Beden Kitle İndeksi = ------------------ 
					 
					2.82 
					 
					Beden Kitle İndeksi = 24.8 kg/m2 
					 
					Beden Kitle İndeksi Sınıflaması : 
					 
					18.5 altı Zayıf 
					 
					18.5-24.9 NORMAL 
					 
					25.0-29.9 Hafif şişman 
					 
					30.0-39.9 Şişman 
					 
					40.0 ve üzeri Aşırı şişman 
					 
					Beden Kitle İndeksi 18.5 altında olan bireyler, 
					zayıflamalarına neden olan herhangi bir sağlık problemleri 
					yoksa besin tüketimlerini artırarak uygun ağırlığa 
					ulaşmalıdırlar. 
					 
					Beden Kitle İndeksi 25 ve üzerinde olanlar ise normal 
					değerlere diyet ve egzersiz yardımı ile inebilirler. Ağırlık 
					kazanımı ya da kaybı için uygulanacak diyet programlarının 
					mutlaka bir diyetisyen denetiminde yürütülmesi gereklidir. 
					 
					2. Bel Çevresine Göre Değerlendirme: 
					 
					Bel çevresi ölçümü vücuttaki yağ dağılımını belirleyen 
					yöntemlerden birisidir. Bel çevresi ölçümünün yüksek olması 
					sağlık risklerinin bir göstergesidir. Bel çevresi erkeklerde 
					94 santimetre, kadınlarda 80 santimetrenin üzerinde 
					olmamalıdır. Erkeklerde 102 santimetre, kadınlarda 88 
					santimetre üzerine çıkması sağlık risklerini artırır. 
					 
					Vücutta toplanan yağın dağılımı özellikle kalp-damar 
					hastalıkları riski ile ilgilidir. Vücuttaki yağ miktarının 
					vücudun üst kısmında toplanması (elma tip) sağlık açısından 
					istenmeyen bir durumdur. Vücudun alt bölgesinde (kalçalarda) 
					toplanan yağ dokusu ile oluşan armut tip şişmanlıkta 
					hastalık riski daha azdır. 
					 
					3. Bel ve Kalça Çevresine Göre Değerlendirme: 
					 
					Vücuttaki yağ dağılımını saptamaya yarayan diğer bir yöntem 
					bel/kalça çevresi oranının hesaplanmasıdır. 
					 
					Bel çevresi (cm) 
					 
					Bel /kalça çevresi oranı = 
					 
					Kalça çevresi (cm) 
					 
					85 
					 
					Örnek= = 0.85 
					 
					100 
					 
					Bel çevresinin kalça çevresine oranı, kadınlarda 0.8’i, 
					erkeklerde 1.0’ı geçmemelidir. 
					 
					Bu değerlerin üstü kalp-damar hastalıkları ve şeker 
					hastalığı için risk faktörüdür. 
					 
					Yukarıda hesaplanan örnekteki kişi kadın ise riskli grupta, 
					erkek ise normal grupta yer almaktadır. 
					 
					VIII. FİZİKSEL AKTİVİTE VE SAĞLIK 
					 
					Yaşlılık döneminde fiziksel aktivite, daha fazla enerji ve 
					besin öğesi alımı ve daha kaliteli bir yaşamla eş 
					anlamlıdır. Yaşlanma sürecinde fonksiyonel yeteneklerdeki 
					azalmaya bağlı olarak fiziksel bağımlılık artar ve yaşam 
					kalitesi düşer. Fonksiyonel yeteneklerdeki kaybın en önemli 
					nedeni hareketsizliktir. Hareketsizlik, hastalıklara yol 
					açan ve özürle sonuçlanan bir problemdir. 
					 
					Yürüme, bisiklete binme, bahçe işleri ve yavaş tempoda koşma 
					gibi günde 30 dakika süreyle yapılacak egzersizler yaşlılık 
					dönemi için uygun olanlarıdır. 
					 
					Düzenli fiziksel aktivite; 
					 
					Fonksiyonel kapasiteyi geliştirerek hareket kısıtlılığını 
					önler 
					 
					Kalp-damar hastalıkları ve neden olduğu ölümlerin görülme 
					 
					sıklığını azaltır 
					 
					İnsüline bağımlı olmayan diyabet riskini azaltır 
					 
					Yüksek tansiyon riskini azaltır 
					 
					Barsak kanseri riskini azaltır 
					 
					Kan basıncını, kan şekerini, kan kolesterolünü düşürür • 
					Düşme ve kırık riskini azaltır 
					 
					Ruh sağlığını korur, geliştirir 
					 
					Vücut ağırlığını dengede tutar 
					 
					Yaşam kalitesini yükseltir 
					 
					IX. YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN SAĞLIK SORUNLARI VE 
					 
					HASTALIKLARDA BESLENME İLE İLGİLİ GENEL İLKELER 
					 
					Yüksek tansiyon, kemik erimesi, yüksek kolesterol, 
					kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı, kanserler gibi 
					kronik hastalıklar ve diğer sağlık sorunlarının görülme 
					sıklığı ve bu hastalıklara bağlı ölümlerin sayısı yaşlılık 
					döneminde artar. Bu hastalıkların önlenmesi, geciktirilmesi, 
					yan etkilerinin azaltılması ve tedavisi ile beslenme durumu 
					arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur. Yaşlılık 
					döneminde bu kronik hastalıklardan herhangi birine sahip 
					bireylerin hastalıkları ile ilgili diyetlerinin belirlenmesi 
					mutlaka bir diyetisyen tarafından yapılmalıdır. Burada genel 
					ilkeler verilmiştir. 
					 
					1. YÜKSEK TANSİYON 
					 
					Ağırlık denetimi-uygun kiloya ulaşılması, 
					 
					Tuz tüketiminin ve sodyumdan (turşu ve salamuralar, hazır 
					pastalar) zengin besinlerin sınırlanması, 
					 
					Besinlerle yeterli kalsiyum ve potasyum alımı, 
					 
					Düzenli egzersiz, 
					 
					Sigara içilmemesi. 
					 
					2. KEMİK YOĞUNLUĞUNDA AZALMA (OSTEOPOROZ) 
					 
					Besinlerle ve destekleyici ilavelerle kalsiyum ve D vitamini 
					 
					alımının artırılması 
					 
					Düzenli egzersiz 
					 
					3. YÜKSEK KAN KOLESTEROLÜ, YÜKSEK KAN YAĞLARI, 
					 
					KALP-DAMAR HASTALIKLARI 
					 
					Margarin, tereyağı, kuyruk yağı gibi katı yağların ve 
					sakatatların tüketilmemesi, 
					 
					Yeşil yapraklı sebzeler, kırmızı ve turuncu renkli meyveler, 
					balık ve kuru baklagillerin tüketiminin artırılması, 
					 
					Tuz ve sodyumdan zengin besinlerin (turşu ve salamuralar, 
					hazır pastalar) alımının kısıtlanması, Uygun kilonun 
					korunması, 
					 
					Sigara içilmemesi, Düzenli ve uygun egzersiz. 
					 
					4. KANSERLER 
					 
					Diyetteki yağ miktarının azaltılması, 
					 
					Posa tüketiminin artırılması, 
					 
					Bağışıklığı artırıcı vitamin ve minerallerden (A, C, E 
					vitamini, selenyum) ve fitokimyasallardan zengin besinlerin 
					tüketiminin artırılması, 
					 
					Katkı maddesi içeren, özellikle hazır besinlerin (hazır 
					çorba, et suyu, boyalı besinler) tüketiminin kısıtlanması, 
					Sigara ve alkol tüketilmemesi. 
					 
					5. ŞEKER HASTALIĞI 
					 
					Ağırlık denetimi-uygun kiloya ulaşılması 
					 
					Kuru baklagiller, kepeği ayrılmamış tahıllar, sebze ve 
					meyveler gibi posadan zengin ve glisemik indeksi* düşük 
					besinlerin tüketilmesi 
					 
					Düzenli egzersiz 
					 
					Sigara ve alkol tüketilmemesi 
					 
					GLİSEMİK İNDEKS: 
					 
					Besinlerin vücuda alındığında kan şekerini yükseltme hızına 
					göre belirlenen indekstir. Glisemik indeksi yüksek besinler 
					kan şekerini birden yükseltirken, glisemik indeksi düşük 
					besinler kan şekerini yavaş yükselterek özellikle şeker 
					hastalığına karşı koruyucu etki sağlarlar. Rafine şekerin 
					(sofra şekeri) glisemik indeksi 100’dür. Mısır, pirinç, 
					patates, beyaz ekmek, muz glisemik indeksi yüksek besinler 
					(90-70 arası), mercimek, kurufasulye, armut, sebzeler, tam 
					tahıllar (örneğin bulgur) ise glisemik indeksi düşük (2915) 
					besinlerdir. Şeker hastalığında ve şişmanlıkta glisemik 
					indeksi düşük besinlerin tüketilmesi önerilmektedir. 
					 
					6. ZİHİNSEL YETERSİZLİK, HAFIZA KAYBI, BEYİN HASARLARI 
					 
					Yeterli enerji ve protein alımı, 
					 
					Beyin fonksiyonlarını geliştiren vitamin ve minerallerden 
					zengin besinlerin (yeşil yapraklı sebzeler, kırmızı ve 
					turuncu renkli meyveler, balık) tüketiminin artırılması, 
					 
					Sigara ve alkol tüketilmemesi. 
					 
					7. KABIZLIK 
					 
					Posa ve sıvı tüketiminin artırılması 
					 
					Düzenli egzersiz. 
					 
					8. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ZAYIFLIĞI / HASTALIKLARA KARŞI 
					 
					DİRENÇSİZLİK 
					 
					Protein alımının artırılması 
					 
					Balık, soya yağı, fındık, ceviz, badem, sebze ve meyve 
					tüketiminin artırılması 
					 
					Düzenli egzersiz 
					 
					Sigara ve alkol tüketilmemesi 
					 
					X. YAŞLILIK DÖNEMİNDE BESLENME İLKELERİ 
					 
					Günlük öğün sayısı 3 ana, 3 ara öğün şeklinde 
					düzenlenmelidir. Böylece öğünlere düşen yiyecek miktarları 
					azaltılarak sindirim güçlükleri önlenmiş olur. 
					 
					Her öğünde 4 temel besin grubundan (et ve ürünleri, süt ve 
					ürünleri, sebze ve meyveler, tahıllar) besinler bulunmalı 
					ve besin çeşitliliğinin sağlanmasına özen gösterilmelidir. 
					 
					Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir. 
					 
					Posa miktarı yüksek olan kuru baklagiller, sebze, meyve ve 
					kepekli tahıllar gibi besinlerin tüketilmesine özen 
					gösterilmelidir. 
					 
					Sıvı tüketimi arttırılmalıdır. Günde en az 8-10 bardak su 
					(1500 ml) tüketilmelidir. Bu miktarın tümü su olarak 
					tüketilemiyorsa, ıhlamur, taze sıkılmış meyve suyu, bitkisel 
					çaylar, ayran, komposto ya da açık çay tüketimi ile bu 
					miktar karşılanabilir.Ancak bunların hiçbirisi vücut 
					fonksiyonlarında su kadar etkili değildir. 
					 
					Kalsiyum içeriği yüksek olan besinler tüketilmelidir. Yağı 
					azaltılmış ya da yağsız süt ve ürünleri en iyi kalsiyum 
					kaynağıdır. 
					 
					Omega 3 yağ asitlerinin yoğun olarak bulunduğu balık türleri 
					haftada en az 2 kez tüketilmelidir. 
					 
					Margarin, tereyağı, kuyruk yağı gibi katı yağların tüketimi 
					kan kolesterol seviyesinin yükselmesine neden olarak 
					kalp-damar hastalıkları için risk yaratırlar. Et, ve süt 
					ürünleri gözle görülmeyen doymuş yağ içerirler. Bu nedenle 
					bu besinlerin yağsız olanları, tavuk ve hindi etinin derisiz 
					bölümleri tüketilmeli, et ile pişen yemeklere ayrıca yağ 
					ilave edilmemelidir. 
					 
					Tuz tüketimi sınırlanmalıdır. Aşırı tuz tüketimi, yüksek 
					tansiyon, kalp- damar hastalıkları, kemik erimesi gibi 
					sorunlara neden olmaktadır. Sofrada yemeklere tuz 
					eklenmemeli, turşu, salamura, salça, konserve gibi sodyum 
					içeriği yüksek besinleri tüketmekten kaçınılmalıdır. 
					 
					Şeker, şekerli besinler ve hamur tatlılarının tüketimi 
					sınırlanmalıdır. 
					 
					Fast food türü yiyeceklerin (hamburger, patates kızartması, 
					pizza gibi) tüketiminden kaçınılmalıdır. Yağ ve tuz içeriği 
					çok yüksek olan bu yiyecekler sağlık riskleri 
					yaratabilirler. 
					 
					Besinlerin satın alınması ve pişirilmesi sırasında 
					oluşabilecek risklere dikkat edilmelidir. Günü geçmiş, 
					tazeliğini kaybetmiş, ambalajı bozulmuş besinler satın 
					alınmamalı, yiyecekler kızartma ve kavurma yerine haşlama ya 
					da ızgara yöntemleri ile pişirilmeli, besinlerin 
					hazırlanması ya da saklanması sırasında hijyen kurallarına 
					dikkat edilmelidir. Böylece yiyeceklerin besin değeri 
					korunarak yeterli ve dengeli beslenme sağlanmış olur. 
					 
					Uygun vücut ağırlığı korunmalıdır. Şişmanlık ve zayıflık 
					hastalık riskini artırır. 
					 
					Sigara ve alkol kullanılmamalıdır.
  |